2020-2021 Dönemi Burslar hakkında önemli duyuru...
 
 
 
 
 
 

E- Devlet Sistemi
Namaz Vakitleri
Seçmen Bilgileri 
Resmi Gazete
Motorlu Taşıt Vergisi Sorgulama
 

devamı...



Bir dosta cevap...13.10.2007
Anasayfa  »  Yazarlar » Mahir Eyüboğlu »  Bir dosta cevap...13.10.2007

Mahir EYÜBOĞLU
Eğitimci
İletişimci - Yazar

İşte erkeklerin kadınlardan ricasıdır, 

dediğiniz sorularınız  ve bizim yorumlarımız…! 

Diyen mailinizi aldım ve okudum. Düşündüm taşındım, edep, adap ve hitap kuralları içinde gönlümden geçenleri yorumladım. Sizden ricam, sizler de yorumlar yapınız. 

Elbette herkes, farklı düşünecektir. Farklılığı kabul etmek, insan olmayı kabul etmek demektir. Herkes, illa benim gibi düşünsün ve davransın demeye kalkarsak çatışmalardan kurtulamaz ve huzuru yakalayamayız. 

Medeni insan, huzurlu ve mutlu olmayı hedefleyen ve amaçlayan insandır. MUTLULUĞUNU,  BAŞKALARININ MUTSUZLUĞU ÜZERİNE KURAN VEYA KURMAYA çalışanlardan daha sorumsuz kim olabilir ki…

Öyleyse; “SORUMLULUK, SORUYU ÖNCE KENDİMİZE SORMAKLA BAŞLAR”  demeliyiz.

Başkalarını mutlu etmeye çalışan insan, aslında kendini mutlu etmeyi amaçlayan insandır.

Bu ailede de böyledir. Ben hanımı ne kadar mutlu etmeyi hedeflersem o da beni o kadar mutlu etmeye çalışır. 

Bazen ne kadar buğday ekersek ekelim, DİKENLER EKİLMEDEN ÇIKAR VE ÜRERLER.

Dikenleri ıslah edeceğim derken, buğdaya zarar vermemek gerekir.  Değilse hanımı veya beyi düzelteceğim derken, bir de bakarız ki yuva yıkılıvermiş…

Kendini düzeltmeyi ve değiştirmeyi amaçlamayan insanları, kimse ama hiç kimse, değiştiremez ve de düzeltemez.

Kendini değiştirmeyi ve yenilemeyi amaçlamayan insandan daha zor insan yoktur.

Güzellik, fiziki görünüşte gibi görünse de aslında  ahlaktadır. Zira nice güzel ahlâk sahibi insanlar, kendilerine yapılmasını istemediklerini, başkasına yapmazlar. Kendilerini daima karşısındakinin yerine koyma asaleti gösterirler.

Unutulmasın ki; ASİL İNSAN İDARE EDER, ACİZ İNSAN ŞİKÂYET EDER, BASİT VE CAHİL İNSANLAR İFTİRA EDER.

İdare etmesini bilmek asalettendir. Çünkü asil insanların, sabır ve hoş görüleri de asil olur, dayanma güçleri de yüksek olur.

BİZİM SABRIMIZ, BAŞKASININ İNADINDAN ÜSTÜN OLMALI Kİ, ASİL OLDUĞUMUZ BELLİ OLSUN. Yorumlamaktan yorulmayalım.

Ne istediğini veya ne istemediğini, taa başından söylemesini bilen insanlar mutluluğu en çok hak edenlerdir.

“GÜZEL İNSAN BULACAĞIM” sevdasından kurtulup,  “GÜZEL İNSAN OLACAĞIM” şuur ve sorumluğunu taşıyanlardan olmak gerekir. “Güzel eş, güzel evlat, güzel patron, güzel işçi, güzel amir, güzel memur ve güzel komşu vs. bulacağım demek yerine; olacağım demeyi hedeflediğimiz ve uygulamaya koyduğumuz zaman, ilişkilerimizde çatışmalar en aza iner. En az çatışmalarla kurulan ilişkiler, en çok mutluluk veren ilişkilerdir.  Tabii kurmasını ve yaşamasını bilene.

1— (Kadınlar için) 8 hafta süren baş ağrıları baş ağrısı olamaz, bir doktora gidin, diyorsunuz.
      Cevabi yorumum (C.Y.): Eşinin, 8 hafta süren baş ağrısını ciddi gören ama,
Doktora götürmekten kaçınan erkeğe, hanımı ne diye değer versin ki. 

Arabası arızalanınca hemen tamirciye giden erkeğin, karısı hastalanınca, doktora git deme mantığını anlayamıyorum ve paylaşamıyorum. 

2-- Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da olmayacaktır, diyorsunuz.
      C.Y.: “Zevk almasını bilmeye hoşaf ne yapsın” desem, edep  sınırlarını z
orlamış mı olurum. 

3-- Beni seviyor musun?" diye sormayın. Emin olun ki sevmesek yanınız-da bir saniye bile durmayız, diyorsunuz.
      C.Y.: İbadetler, nasıl kulluğun yaratana tekrarı ise, sevgiler de; insanlığın tekrarıdır. Sevgisini tekrarlayandan gocunanların insanlığından şüphe mi edelim? Kullanmadığımız değerler bizim değil demektir. Her şey sevgi üzerine yaratılmıştır. En güzel sevgi, canlı, diri ve kullanılan sevgidir. 

4-- Bir probleminiz olduğunda bizden sorunu çözmek için yardım istemeyin. Bizden sizinle ayni üzüntüyü çekmemizi de beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın işidir,  diyorsunuz.

       C.Y.: Sevgiyi paylaşmayacaksın, üzüntüyü paylaşmayacaksın, problemin çözümüne katkıda bulunmayacaksın, peki ne diye evlendin ve hangi  sorumluluğu  paylaşıyorsun anlayamadım. Herhalde sorumsuzlu-ğu paylaşmak istiyorsun öyle mi?

 Peki, sorumsuzluğu paylaşanlar mutlu olabilir mi? 


5-- Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha sormayın, diyorsunuz.
      C.Y.: Kıyafet kişiliğin aynasıdır. Erkek ve kadın bu aynanın çerçevesi gibidir. Çerçevesiz aynalar, çabuk çatlar ve kırılırlar. Eşler de birbirlerini çatlayıp kırılmaktan koruyan, kişilik çerçevesine değer vermesini, bilmelidirler. En güzel takdir ve taltif, layık olana, zamanında sunulan takdir ve taltiflerdir. Bundan mahrumların davranışını, doğruymuş gibi algılamak, doğru mudur acaba?

Elbette basit çerçeveler,  kristal aynalara yakışmaz…!

 

 

6-- Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak,  

aslında ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan "ekmek masada değil" diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın, diyorsunuz.

       C.Y.: Basit tanımlamasına katılmıyorum. Sade düşünür ve konuşuruz.

                 Alıngan davranışları, kadınlar gibi erkekler de gösterebilir.  Bunu, sadece kadınlara indirgemek ne derece doğru acaba…?

 

7-- Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse, kesinlikle öbür anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın, diyorsunuz.
       C.Y.: Deveye sormuşlar: “Yolun inişi mi seversin çıkışını mı ? Düz yola ne olmuş” demiş. Doğru anlaşılacak konuşma varken, neden insanı 
üzecek ve kötü anlaşılacak ifadeye yer verme ihtiyacı duyuluyor.Kadınlar  erkeklerin, ya da erkekler kadınların beyin temizleme süzgeci mi acaba..?

 

 

8-- Eğer bir şey istiyorsanız sormanız yeterli. Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle farklı anlamlar taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin, diyorsunuz.

      C.Y.: Tabii ki kimse öküzün altında buzağı aranmasından hoşlanmaz. Bunun kadınlara şamil kılınmasını anlayamadım..

 

9-- Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız büyük ihtimalle şişmanlamışsınızdır zaten.

Bize sormayın, cevap vermeyi reddediyorum diyorsunuz.
      C.Y.: İnsanları etkileyen, insanlar olduğu gibi, insanların da etkilendiği insanlar vardır. Önemli olan, hayırlı etkileşime vesile olabilmektir. Değilse eş olmanın önemi nerde kalır ki..

 

10-- En karmaşık durumda bile bizim için temel kural şudur:

"En kolayını seç". Bizden komplike şeyler beklemeyin, diyorsunuz.
        C.Y.: Aslında her insan eşinden, mükemmelliği bekler. Bunun neresi neden kötü olsun. Özentisi olmayan, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan insandan daha mükemmelini düşünemiyorum.. 

11-- Erkekler en fazla 16 renk görürler. Şampanya bir renk değil, bir içkidir diyorsunuz.
        C.Y.: “Dam başında saksağan vur beline kazmayı, sen kimden öğrendin böyle şiir yazmayı,” derler adama…!

 

12-- Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır. Biz basitizdir. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını sormayın bilmiyoruzdur. Sormayınız, işte, diyorsunuz.
        C.Y.: İstisnai hayat yaşayanların hayatını, genelin hayatıymış gibi göstermenin, mantığını anlayamadım. Sonra, yiyeceğini, içeceğini,  giyeceğini paylaşmayanlar neyi paylaşmak için evlenirler bilmem ki.

 

 “Yiyin için ama israf etmeyin, çünkü israf haramdır” emrini bilmeyen herkes bir gün hüsranla tanışır..

 

13-- Bir kadın ayda bir yumurtlar, bir erkek ise en kötü ihtimalle  her gün  ilyonlarca... Bizi anlamaya çalışın lütfen, fazla abartmayın ama.. diyorsunuz.
        C.Y.: Külli irade yi yargılayan bir ifade ki, ciddiye almaya bile  değmez…

 

14-- Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim için bir anlamı yoktur, takdir  beklemeyin. Temiz bir evden önce, en azından güzel ve bakımlı görünen bir kadınla bir evi paylaşmak daha anlamlıdır, diyorsunuz.
         C.Y.: Kimi kadın “ev hanımlığına” önem verir, kimileri de “er hanımlığına”.  Önemli olan dengeyi sağlamasını bilmektir. Eşler evi; sevgi, saygı ve sorumluluk değerleriyle paylaşmayı öğrenebilirlerse, yapılan her şey ve herkes güzel görünür.

Zira hüner arayan göz, rahmani bakar ve kusur görmez. Kusur arayan göz de şeytani baktığı için hüner görmez.

 

15--Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor ve her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi bozar... Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş ve hatta sadece bir eş lazımdır, diyorsunuz.
        C.Y.: Doğru, önceliğin ve inceliğin karıştırılması hiç de güzel olmuyor.

 

16--Temizlik bir temizlikçi tarafından da yapılabilir ama bazı şeyler temizlikçi ile yapılmaz, diyorsunuz.
         C.Y.: Aynen katılıyorum…!

 

17--Size “neyiniz var?” diye sorduğumuzda,”hiçbir şeyim yok,” derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin, diyorsunuz.
       C.Y.:Dostlara hatır sormak bir edepse, eşlerimize de sormak daha güzel edeptir. Unutulmasın ki her kadın kocasından, nazına katlanmasını bekler ve umar. Bu o kadını daha cazip hale getirir. Ancak fazla naz da aşık usandırırmış derler ya…!

 

18-- Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz varken bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir, diyorsunuz.

        C.Y.: Sahip olduklarımız mı bizi yönetir, yoksa  biz mi, sahip olduklarımızı yönetmeliyiz?

Hz. Ali (r.a) “Para, iyi bir köle, kötü bir efendidir.” buyuruyor. Güzel insanlar, sahip olduklarını doğru yönetmesi bilenlerdir.

Yani huzur; hazırda olanı kullanmasını bilmekten doğar. Bunu da ancak kanaatkâr insanlar başarabilir. İnsanı yoran ve perişan eden şey ise; hazırda olmayanı kullanmaya kalkmaktır. Buna da tamahkârlık denir.

Kârını kanaatte arayanlara, kanaatkâr denirken, tamahta arayanlara da tamahkâr dendiğini unutmayalım.

Gerçek sevgiler; tamahkâr, isyankâr ve sorumsuz ortamlarda  beslenip gelişemezler, diyor, bu yorumu okuyup, yorumlayanlara da,  selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum...

 



» Yorumlar
Listelenecek Kayıt Bulunamadı.


» Yorum Ekle
Ad Soyad :
Yorum :
Geri