2020-2021 Dönemi Burslar hakkında önemli duyuru...
 
 
 
 
 
 

E- Devlet Sistemi
Namaz Vakitleri
Seçmen Bilgileri 
Resmi Gazete
Motorlu Taşıt Vergisi Sorgulama
 

devamı...



Yeni yılda küllerinden doğmak...
Anasayfa  »  Yazarlar » Bilal Eyüboğlu »  Yeni yılda küllerinden doğmak...

Bilal Eyüboğlu
Avukat

 

2012 bizden alıp götüreceklerini alıp götürdü. Bakalım 2013 bize neler getirecek. Umar ve dilerim ki, 2012 yılı hayallerimizin gerçekleştiği bir sevinç yılı olur.

2012 bizi bir yıl daha yaşlandırdı ve yüreğimize epey bir hüzün, acı yükledi; kimi düşlerimizi hüsrana çevirdi. Toplum olarak, insanlık âlemi olarak sevinçlere boğulamadık. İz bırakan acılar çektik daha çok. Çoğu düşlerimiz yine ertelendi.

İnsan, âlemde hayal ettiği sürece yaşarmış ve umutlarını yitiren kişinin artık yitirecek bir şeyi kalmazmış. Yanlış mı? Hayal olmadıkça hakikat olmuyor işte. Hem, hayal kurmanın kimseye bir zararı yok ki!

Hayat şartları çetin ve çetrefil, yoğun ve yorucu. Acımasız bir yarış hayatı yaşıyoruz. Artık başarmak eskisi kadar kolay değil. Şansa büyük ihtiyacımız var.

Düşenin düştüğü yerden kalkıp belini doğrultması, koşuya kaldığı yerden devam edebilmesi çok kolay değil günümüzde. Fakat her defasında sıfırdan yeniden başlamak, küllerimizden yeniden doğmak zorundayız.

Sözün burasında size “küllerinden yeniden doğmanın simgesi” olmuş o efsaneyi, o tatlı masalı anlatmak istiyorum. Hani şu simurg da denilen zümrüdü anka, kısacası anka kuşu var ya; hani şu Kaf Dağı’nın arkasında yaşadığı varsayılan masal kuşu… İşte onun efsanesini…

O kuş ki, efsaneye göre yüzü insana benzer ama bedeni her hayvandan bir alamet taşır. Tüyleri binbir renkli, boynu upuzundur. O vaktiyle, ünlü Zal oğlu Rüstem’e cerrahlık yapmıştır aslında. Fakat çok hayvan ve insan canı yaktığı için, peygamber beddua etmiş, düşen bir yıldırımla yanıp kül olmuş.

Ancak küllerinden yeniden doğmuş ve Kaf Dağı’nın arkasında yaşamaya başlamış.

Doğu mitoloji ve edebiyatının bu harika mit kahramanı, çağımızda insan eğer isterse küllerinden yeniden doğabilir düşüncesinin simgesi olmuştur. Gerçekten insan yeter ki azmetsin, pekâlâ harikalar yaratabiliyor.

Bilirsiniz, Doğu edebiyatı ve tasavvuf kültürümüz pervaneyi de, tıpkı gülle bülbül gibi diline destan etmiştir. O pervane ki, aşığı olduğu ışık kaynağına kavuşmak için can atar ve sonunda canından olur. Yani ideali, karasevdası uğruna canını verir. Aman, can azizdir, kimse canını feda etmesin ama, kendisini adayabilecek yüce, vazgeçilmez hedefleri olmak da pek muhteşemdir!

Bülbül de güle âşıktır yine Doğu edebiyatına göre: Bülbül, aşkını ispat için gülün dikenleri üzerine atılınca dikenlerinin kalbine batmasıyla kanlar içinde can verir ve aslında bembeyaz açan gül aşığı bülbülün kıpkırmızı kanından dolayı artık her sabah kıpkırmızı açar.

Ne dersiniz, kalbinizi onu alabilecek bir sevdiklerinize vermeye değmez mi? Ölmek mi, aldırmayın, ölüm nasıl olsa kaçınılmazdır. Yeter ki yaşarken ölmeyelim!

Sağlıklı, mutlu, sevinç dolu yeni bir yıl dilerim...

Bilal EYÜBOĞLU
Avukat - Araştırmacı Yazar



» Yorumlar
Listelenecek Kayıt Bulunamadı.


» Yorum Ekle
Ad Soyad :
Yorum :
Geri